Selanik Gümrük Muhafaza Teşkilatı’nda memur Ali Rıza Efendi ile 1871 yılında evlendi. Yeni evli çift Selanik Yenikapı semtinde yeni hayatını başlatmış ve Zübeyde Fatma, Ömer ve Ahmet adlı çocukları doğmuştur. Ancak Fatma bu dönemde ölmüştür. Eşi Ali Rıza’nın Yunanistan sınırında Çayağzı (ya da Papaz Köprüsü)’na tayin edildiği için taşınmış ve orada Ömer ve Ahmet ölmüştür.
1881’de dördüncü çocukları Mustafa, 1885’te Makbule, 1889’da Naciye doğdu. Naciye’yi de küçük yaşta veremden kaybettiler. Ali Rıza Efendi de 1888 yılında ölmüştür.
Eşi Ali Rıza Bey’in ölümünden beş yıl sonra, abisine daha fazla yük olmak istemeyen Zübeyde Hanım, ikinci evliliğini Selanik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Bey ile yapmıştır. 12 yaşında olan Mustafa, bu evliliğe önceleri karşı çıkmıştır. Mustafa Kemal İstanbul’da Harp Akademisinde okurken, üvey babası Ragıp Bey’in Sultanahmet’teki evine gelip gitmeye başlamıştır. Mustafa Kemal, bu evde huzur bulmuş ve Harp Akademisi bitinceye kadar o eve gelip gitmiştir. Zübeyde Hanım, artık Osmanlı toprağı olmaktan çıkan Selanik’i terk ederek kızı Makbule ile birlikte İstanbul’a göç edip Beşiktaş Akaretler’de bir eve yerleşmiştir. Mustafa Kemal, Ali Fuat Cebesoy’a, Ragıp Bey hakkında, “Bana karşı çok saygılı davranmış, büyük adam muameleri etmiştir. Nazik ve kibar bir insandır” demiştir.
Makbule Hanım’ın eşi Mustafa Mecdi Boysan, kayınvalidesi Zübeyde Hanım’la ilgili bir anısını şöyle anlatıyor:
“Dereden tepeden konuşulurken, annesi Zübeyde Hanım birdenbire:
‘Oğlum artık sen de muradına erdin, biz de, millet de. Ama benim bir başka muradım daha var. Bilirsin ya, kaç defa istedim, bir türlü olmadı. Şimdi artık sırası geldi. Bak, hastayım. Ölmeden önce seni kendi elimle baş göz etmek isterim, yoksa gözüm arkada kalır’ deyince, Gazi güldü:
‘Sen ne istedin de ben yapmam, anneciğim’ dedi. ‘Şimdiye kadar işlerden başımı kaldırıp evlenmeyi düşünmeye vakit mi vardı? Ama şimdi, senin de istediğin gibi, evimdeyim. Merak etme, bu muradına da pek yakında ereceksin.’
Meğer Gazi İzmir’deyken, Güzelyalı’da köşküne misafir olduğu Uşakizade Muammer Bey’in kızı Latife Hanım’la tanışmış ve her halini beğenerek, evlenme kararını da vermişmiş.
Bunu, annesine de açıklayarak, İzmir’e gidip Latife Hanım’ı görmesinin iyi olacağını söyledi. Zübeyde Hanım da sevincinden hastalandığını unutarak, İzmir yolculuğuna karar verdi.”
Kılıç Ali’nin anılarından, Zübeyde Hanım’ın Gazi’nin evlenme kararına duyduğu anki sevincini şöyle anlatıyor:
“Gazi, Latife Hanım’la evlenmeye karar verdikten sonra yalnız olarak İzmir’den Ankara’ya dönmüştü. Kalp hastası olan annesi Zübeyde Hanım da İstanbul’dan Ankara’ya gelmişti ve tedavi görüyordu. Zübeyde Hanım oğlunun evlenme kararına çok sevinmişti. Yalnız analık duygularıyla gelin adayını daha önceden bir kez olsun görmek istiyordu. Zübeyde Hanımefendi, Gazi’yi yalnız bir evlat gibi değil, aynı zamanda da sanki âşık gibi seviyordu. Oğlunun evlendiğini, mutlu olduğunu sağlığında görmek O’nun en büyük arzusuydu. Zübeyde Hanım bu arzusunu sık sık tekrarlıyordu.”
Salih Bozok, Zübeyde Hanım’ın tedavi amaçlı, ama gerçekte gelin adayı Latife Hanım’ı görme amaçlı İzmir’e geliş hazırlıklarını şöyle anlatıyor:
“Paşa Hazretleri’nin o sırada çok hasta bulunan anneleri, Latife Hanım’ın övgüsünü işittikçe, onu görmek ve oğluna almak arzusuna kapıldı. Doktorlar da hastalığının Ankara’da tedavi edilemeyeceğini ve mutlaka deniz kenarında bir yerde kalmaları gerektiğini söylemiş oldukları için İzmir’e gitmeye karar vermişlerdi. Bir gece, Paşa Hazretleri bana şu emri vermişti:
İzmir İstasyonuna vardığım zaman karşımda Latife Hanım’ın adamlarından Ahmet Ağa’yı buldum. Bana Latife Hanım’ın selamlarını getirdiğini ve evde beklemekte bulunduklarını söyledi.
…Latife Hanım, beni sokak kapısında karşılayarak çok büyük bir kibarlık örneği eseri göstermişlerdir:
‘Paşa Hazretleri evimizi karargâh olarak kalmasına izin vermiştir. Burası karargâhımız olduktan sonra başka bir yere gitmeniz uygun olur mu? Bu ev artık sizin evinizdir’ diyerek sıkılmamamı sağlamaya çalışıyordu.
Ertesi günü Vali Abdülhalik Bey’le görüşmek üzere Latife Hanım’la birlikte Hükümet Konağı’na gittik. Paşa’nın annelerinin kalmaları için Karşıyaka’da sanatoryum gibi bir köşkleri olduğunu ve köşkte hiç kimsenin kalmadığını söyleyerek Vali Bey’le bizi oraya götürdü. Gerçekten sanatoryum gibi çok uygun bir köşktü. Vali Bey de, ben de köşkü çok beğendik. Ve bundan daha güzel, daha uygun bir yer bulunamayacağını Paşa’ya telgrafla bildirdik. Gazi’den köşkün uygun olduğu cevabı gelince, Latife Hanım’la her gün Göztepe’deki evlerinden Karşıyaka’ya giderek evin döşenmesi ve düzenlenmesiyle ilgilendik.”
Gazi’ye Zübeyde Hanım için hazırlanan köşkün son durumunu Başyaver Salih Bozok İzmir’den şöyle bildirir:
“Bazı nedenlerle evdeki hazırlık üç dört gün gecikmeye uğramıştır. Latife Hanımefendi her şeyin düzenli olmasına çok önem verdikleri için en fazla beş güne kadar tüm eksikler tamamlanacağından Zübeyde Hanımefendi’nin İzmir’e hareketinin düzenlenmesini rica ederim. Başyaver Salih (Bozok)”
Zübeyde Hanım’ın İzmir’e gelirken, Gazi’nin tek erkek manevi evladı Abdurrahim (Tuncak) Bey’i de yanında getirmiştir. Zübeyde Hanım’ın Latife Hanım’ı görüp, nişan takması için gereken hazırlıklar yapıldıktan sonra, Gazi, kendilerini de yanlarına katarak İzmir’e gönderdiklerini belirten Ali Metin, Zübeyde Hanım ile Latife Hanım’ın ilk tanışmalarını şöyle anlatıyor:
“İzmir halkı Zübeyde Hanım’ı çok iyi karşıladı, yakınlık gösterdi. Zübeyde Hanım dizlerinden rahatsızdı. Çok zor yürüdüğünden hasır koltukla taşınıyordu. Zübeyde Hanım, ilk ziyaretine gelen İzmirlileri vagonunda kabul etti. Zübeyde Hanım bana:
‘Ali bu hanım Mustafa’mı mutlu edebilir mi acaba?’ Diye endişesini belirtti.
O akşam Latife Hanım’ın Karşıyaka’daki Liman Köşkü’ne misafir edildik. Bütün İzmir gazeteleri nişandan bahsediyordu. İzmir halkının ne amaçla İzmir’e geldiğimizi bilmesine karşın, Zübeyde Hanım’ın emriyle etrafa bir şey söylemiyorduk. Nişan hediyesi olarak Sakarya isimli Gazi’ye ait çok güzel bir atı da yanımızda getirmiştik.”
01 OCAK 2024
Ahmet Gürel
Atatürkçü Düşünde Derneği Genel Başkan Baş Danışmanı